Doğal bir uyum
Doğal bir uyum
Doğal bir uyum
Mobilite her zaman bahar gibi hissettirir
Vespa her zaman doğa ve çevre ile yakın ilişki içinde olmuştur. İsmi bile, Vespa'nın kökenlerinin doğadan nasıl örnek aldığını ve Vespa'nın çevresiyle yarattığı uyumu anlatır. Bir Vespa'ya binmek, yalnızca verimlilik ve düşük yakıt tüketimi adına inovatif bir seçim değildir; daha ziyade, hayata farklı bir yaklaşımdır. Markanın 50'li ve 60'lı yıllardaki ilk reklam kampanyalarından başlayarak, Vespa, günlük koşuşturmacadan kaçmak, uzak noktalara ulaşmak ve temiz, mutlu ve canlı bir dünyayla teması yeniden keşfetmek gibi bir hayal kurar.
Vespa, reklam kampanyalarıyla arabaların yarattığı trafik sıkışıklığına ve monotonluğa karşı da bir duruş sergiliyor. Kampanyalar, Vespa'ya binmenin şehir yorgunluğuna karşı özel bir panzehir sağladığını ve ürün ile doğal hayat arasında yepyeni şekillerde bir yakınlık oluşturduğunu aktardı. Vespizzatevi (1950-54), Con Vespa si può (1968) ve ünlü Chi vespa mangia le mele (1969-71) gibi birçok ünlü reklam sloganı geliştirildi.
Diğer kampanyalar arasında Respira chi Vespa (1972) (“Vespalayanlar nefes alır”) ve Splende chi Vespa (1972) (“Vespalayanlar Parlar”) ve ardından Vespa'nın doğa ile uyumunu bütünsel olarak gören bir reklam kampanyası yer aldı: Vespa’yı bir plaj havlusuyla “Oggi sono il mare” (1983) (“Bugün ben denizim”) veya yürüyüş botlarıyla “Oggi sono il bosco” (1983) (“Bugün ben ormanım”) betimlendi. Bir diğer önemli kampanya ise Vespa'nın çiçek ve yeşil yapraklardan oluşan bir kompozisyonla resmedildiği şekliydi ve 90'ların sonlarında takvim resimlerinde yer alacak kadar önemliydi.
Ama 1970'lerin ekolojik bilincini ortaya koyan en ünlü ve dikkat çekici reklam kampanyalarından biri Gilberto Filippetti'nin sardomobili'siydi (arabalara verilen bir takma ad) – Vespa kadar sessiz olmayan arabaların çıkardığı yüksek seslerle kaygısızca dalga geçiyordu.
1972'de, "güneşin tadını çıkarmayan", "havayı çalan", "sürekli rekabet eden", "başkalarını sevmeyen", "avazı çıktığı kadar korna çalan" ve “zamanı çalan” arabaları garajlarda üst üste yığılmış şekilde gösteren renkli "dört tekerlekli sardalye" kampanyası doğdu. Buna karşılık, kampanya, “Vespalayanların ya da Vespalamış olanlar”ın “parlayarak”, “nefes alarak”, barışı överek, saygı görerek, bağırmak yerine “fısıldayarak” ve “önde gelerek” zafer kazanmaya devam ettiğini gösteriyordu. Kampanyaya göre, sardomobili sadece afişlerde değil, gerçek hayatta da yer kaplıyordu: şehirlerde ve yollarda, havayı kirleterek ve sessizliği bozarak. Ve 2018’de Vespa Elettrica sessizlik, sürüş keyfi ve yüksek yaşam kalitesi ile eş anlamlı hale geldi. Bir Vespa seçmenin her şeyden önce estetiğe bağlılık ve kalabalığın arasından sıyrılma kararlılığı anlamına geldiğini temsil ediyordu.
Vespa'nın çağdışı, modası geçmiş, konformist ve özgür olmayan bir yetişkin dünyasının sembolü haline gelen sardomobili'nin panzehiri olarak konumlandığını belirtmek önemlidir. Buna karşılık Vespa, enerji ve renklerle dolu sakin, ekolojik, temiz ve ferah bir dünyayı temsil ediyordu.
Vespa sonsuz bir baharı anlatan bir metafor haline geldi; işin aslı, devrim niteliğindeki Vespa Primavera, adını bahar mevsiminden alır. 60'ların sonu ve 70'lerin başındaki kökenlerinden neredeyse 75 yıl sonra bugün bile Vespa, çevreye olan bağlılığını sürdürüyor ve teknolojisini ve görünümünü güncelleyerek günümüzün yeni "tekerlekli devrimini" yaşamak isteyenleri memnun ediyor.